Psikolog Desteğinin Önemi – Online Psikolog Desteği İşe Yarar mı?

Hayat, hepimizin içinde olduğu o devasa ve bazen de biraz engebeli yolculuk. Kimi zaman pürüzsüz bir otobanda, her şey yolunda, rüzgâr saçlarımızda dans edercesine ilerleriz. Şarkılar mırıldanırız, manzaraya dalıp gideriz ve her anın tadını çıkarırız. Ama kimi zaman da, ne olduğunu bile anlamadan öyle bir şeye çarparız ki, yolda kalırız. Lastik patlar, motor stop eder, hatta direksiyon kilitlenir. İşte tam da o noktada aklımıza ilk gelen şey ne olur? “Bir tamirci bulmalıyım!” değil mi? Çünkü biliriz ki, o araba tek başına yürümez.
Peki, ya yolda kalan şey zihnimizse? Kalbimizse, ruhumuzsa? Aynı mantıkla, “Bu konuda uzman birinden destek almalıyım” demek neden bu kadar zor geliyor? Toplum olarak psikolog desteğine hâlâ biraz mesafeli yaklaşıyoruz. Sanki ruh sağlığına önem vermek, bir tür “kırıksın” damgası yemek gibi. En yakın arkadaşımıza en özel sırlarımızı anlatabiliriz, sevgilimize dertlerimizi dökebiliriz ama konu bir uzmandan destek almaya gelince nedense bir “Aman, ne gerek var, ben hallederim” korosu başlıyor içimizde. Hatta bazen dışımızda. İşte bu yazıda o koroya seslenmek ve onlara psikolog desteğinin aslında ne kadar havalı, ne kadar güçlü ve ne kadar gerekli bir şey olduğunu, hem de hiç sıkılmadan anlatmak istiyorum.
“Ben Hallederim” Safsatası ve İçimizdeki Süper Kahraman
Hepimiz içimizde bir süper kahraman barındırıyoruz, kabul. Hani şu “Ben her şeyin üstesinden gelirim, tek başıma dağları aşarım” diyen, yara almaz ve yenilmez cinsten. Bu motivasyon harika bir şey, yanlış anlaşılmasın. Bize zor zamanlarda ayağa kalkma gücü verir ve hedeflerimize doğru ilerlememizi sağlar. Ama hayat, bazen o süper kahramanın bile kaldıramayacağı yükler bindiriyor omuzlarımıza. Depresyon, anksiyete, travmalar, kronik stres… Bunlar öyle basit “halledilecek” konular değil. Bunlar, tek başımıza altından kalkmaya çalıştığımızda bizi daha da yoran, ruhumuzu yavaş yavaş kemiren, içimizi çürüten canavarlar.
Bir arkadaşınız bacağını kırdığında “Boş ver, ben hallederim, al şu bandı sar” mı diyorsunuz? Tabii ki hayır! Hemen bir doktora götürür, en iyi tedaviyi alması için çabalarsınız. Peki, ya kalbi kırıldığında, ruhu paramparça olduğunda neden aynı şeyi yapmıyoruz? Bazen en büyük kahramanlık, yardım istemeyi bilmektir. Yardım istemek, güçsüzlük değil; tam tersine, yaşadığın durumun ciddiyetinin farkında olmak ve kendine değer vermenin en somut göstergesidir. Çünkü biliyorsun ki, bu savaşı tek başına kazanmak zorunda değilsin ve sana destek olacak profesyonel bir ordu var. Bu, aslında kendini ne kadar önemsediğinin ve ne kadar olgunlaştığının bir göstergesidir.
Arkadaşımın Omuzu Başka, Psikoloğun Koltuğu Başka
“Ama benim arkadaşlarım var, onlara anlatıyorum, rahatlıyorum.” Bu en sık duyduğumuz cümlelerden biri. Ve kesinlikle doğru! Dost meclisleri, sohbetler, kahkahalar ruhumuza iyi gelir, hatta bir nevi ilk yardım gibidirler. Ama dostlarımızın bize sunabileceği şeyler sınırlıdır. Onlar bizim hikayemizin bir parçasıdır, olaylara bizim açımızdan bakarlar ve en önemlisi, objektif değillerdir. Bazen sadece “Evet, haklısın” derler, çünkü bizi üzmek istemezler. Bazen kendi deneyimleriyle kıyaslayıp “Ben de yaşadım, geçer” derler, ki bu iyi niyetli bir tesellidir ama o an ihtiyacımız olan şey bu olmayabilir.
Oysa bir psikolog, sadece dinlemekle kalmaz. O, bizim hikayemizin dışındadır ve bu yüzden tarafsızdır. Tıpkı bir harita okuyucusu gibi, bizim göremediğimiz patikaları, yolları ve tuzakları gösterir. Bize hazır cevaplar vermez; doğru soruları sorarak cevapları kendimizin bulmasını sağlar. Bize “ne yapacağını” söylemez, “nasıl düşüneceğini” öğretir. Bu süreç, sadece sorun çözme değil, aynı zamanda kendini tanıma, duygularını anlama ve yönetme, ilişkilerini geliştirme ve hayatı çok daha berrak bir şekilde görebilme yolculuğudur. Dostlarınız size balık verir, psikolog ise balık tutmayı öğretir.
Sadece Kriz Anları İçin Değil, Her Gün İçin Bir Araç Kutusu
Psikolog desteği, sanki bir yangın alarmı gibi görülüyor. Sadece ev yandığında, yani hayatımızda büyük bir kriz çıktığında çalması gereken bir alarm. Halbuki psikoterapi, bir yangın söndürme aracı olmaktan çok daha fazlası. O, hayat yolculuğumuzda yanımızda taşıyabileceğimiz bir araç kutusu gibi. Her an elimizin altında duran ve farklı durumlarda kullanabileceğimiz farklı araçlarla dolu.
Düşünün:
- İlişkilerinizde sürekli aynı hataları mı yapıyorsunuz? Araç kutunuzda “sağlıklı iletişim” tornavidası yok demek.
- Öfke patlamalarınız mı var? “Duygu yönetimi” anahtarı eksik.
- Sürekli erteleme mi yapıyorsunuz? “Motivasyon” spreyine ihtiyacınız var.
- Kendinize olan güveniniz sarsıldı mı? “Öz-değer” cilası bitmiş.
Bir psikolog, bu araçların hepsini kullanmayı öğreten bir usta gibidir. Sadece kriz anında hayat kurtarmakla kalmaz, aynı zamanda krizleri baştan engellememizi, günlük hayatımızı daha pürüzsüz ve mutlu yaşamamızı sağlar. Bu sadece mutsuzlukla mücadele etmek değil, aynı zamanda mutluluğu inşa etmektir. Kısacası, psikolog desteği bir tedavi değil, bir yaşam becerisi kazanma sürecidir. Kendinizle ve çevrenizle barışık, dengeli ve huzurlu bir hayat kurmak için attığınız en sağlam adımlardan biridir.
Psikoterapi Deneyimi: Gerçekten O Oda Neye Benziyor?
Filmlerdeki terapist sahnelerini unutun. Gerçek hayatta terapinin çoğu, tahmin ettiğinizden çok daha normal. Orada ne bir divana uzanır, ne de beyniniz okunur. Sadece iki sandalye ve güvenle dolmuş bir oda vardır. Terapistiniz, sizi yargılamak için değil, anlamak için oradadır. En utandığınız, en çekindiğiniz düşüncelerinizi bile onunla paylaşabilirsiniz çünkü o, gizlilik yemini etmiş bir profesyoneldir. Sizinle birlikte, geçmişinizin en derin dehlizlerine inebilir, şimdiki zamanın en karmaşık düğümlerini çözebilir. Bazen sadece dinler, bazen size ayna tutar, bazen de size “Şu konuya bu açıdan hiç bakmış mıydınız?” diye sorar.
Bu süreç sihirli değnekle gerçekleşmez. Bazen zorlayıcı, yorucu ve duygusal olarak yıpratıcı olabilir. Kendinizle yüzleşmek, en zor şeylerden biridir. Ama bu yüzleşme, gerçek bir dönüşümün, kabullenişin ve büyümenin kapısını aralar. Unutmayın, en sağlam köprüler bile en çok rüzgâr alan yerlere kurulur ve o rüzgâra dayanma gücünü size terapistiniz kazandırır. Terapi odası, bir nevi ruhunuzun spor salonu gibidir; orada kendinizi zorlar, gelişir ve daha güçlü bir versiyonunuza dönüşürsünüz.
Kendine Yapılan En Değerli Yatırım
Sonuç olarak, psikolog desteği bir lüks değil, bir ihtiyaçtır. Kendinize, geleceğinize, ruh sağlığınıza ve mutluluğunuza yapılan en değerli yatırımdır. Bu, sadece bir sorunu çözmek için atılan bir adım değil, aynı zamanda hayat boyu devam edecek bir kişisel gelişim yolculuğuna çıkmaktır. Bu yolculukta ne kadar ilerlerseniz, hayatınızın diğer alanları da o kadar çiçek açar. İlişkilerinizdeki sorunlar azalır, iş hayatınızdaki veriminiz artar, kendinize olan saygınız perçinlenir.
Unutmayın, herkesin tamirhaneye girmeye, lastiğini değiştirmeye, motorunu kontrol ettirmeye hakkı vardır. Ve en güzeli, bu tamirhanenin kapıları, her zaman size açık. İçinizdeki süper kahramana bir iyilik yapın ve ona biraz destek almasına izin verin. Çünkü en güçlü süper kahramanlar bile, bazen bir akıl hocasına ihtiyaç duyar.
Bu yolculukta yalnız olmadığınızı bilin. Ve en önemlisi, bu yolculuğa çıkmaya cesaret ettiğiniz için kendinize kocaman bir tebrik verin. İşte o an, gerçekten gücünüzün farkına varacaksınız.
Daha detaylı bir ön görüşme ile psikolog desteği almak için Nişantaşı Psikolog Dolunay Zümrüt Çetin’in web sitesini ziyaret edebilir online görüşme talep edebilirsiniz.
