Ankara Diyetisyen

Diyetisyen Derya Şahin

Diyetisyen Derya Şahin / Dietcode Diyetisyen Derya Şahin

Diyetisyen Derya Şahin Adres: Yıldızevler Mah.  Şehit Mustafa Doğan Cad.  No:55,    06550 Çankaya/ANKARA, Türkiye

Diyetisyen Derya Şahin Telefon: +90 312 4407409 Numarayı Tıklayarak Arama Yapabilirsiniz

Diyetisyen Derya Şahin Alternatif Telefon : +90 312 4407406

Diyetisyen Derya Şahin WhatsApp Numarası: +90 537 2170404

Anne ve Bebek Beslenmesi

Anne sütü tek başına bebekte en uygun büyüme ve gelişmeyi yaşamın ilk 4-6 ayında sağlar. Bebeğin büyüme ve gelişmesi takip edilerek 6. aydan itibaren ek besinlere geçiş sağlansa bile bebek en az 1 yaşını dolduruncaya kadar anne sütüne devam edilmelidir.

Bebeğin beslenmesi emzirme ile başlanmalıdır. Biberonla başlayıp daha sonra emzirmeye geçmek zordur.

Doğumun hemen ardından salınan ilk anne sütüne kolostrum denir. KOLOSTRUM; aşı görevi üstlenerek bebeğin tüm sindirim sitemini sarar ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirir, A, D ve E vitaminleri içeriği çok daha yüksektir ve barsak hareketlerini düzenleyerek bebeğin ilk kakasının atılmasını kolaylaştırır. Bu nedenle anne sütünden önce mama, şekerli su .. vs bebeğe verilmemelidir.

Anne sütü bebeğin büyümesi, gelişmesi ve enerji gereksinimini karşılaması için özel bir besindir; bebek gelişip büyüdükçe sağlıklı bir annenin sütünün bileşimi ve miktarı da doğal olarak gelişir.

Gebelik sırasında depolanan yağlar doğum sonrası anne sütü yapımı için kullanılır. Gebelikte ideal kilo alımı annenin yaşına, kilosuna göre değerlendirilse bile sağlıklı bir gebelikte vücut ağırlığında ortalama 12 kg artış olmalıdır. Gebelikte aşırı kilo alımı laktasyon sürecinde daha fazla süt salınımı anlamına gelmez.

Annenin sağlıklı bir gebelik geçirerek, kendini mutlu ve huzurlu hissetmesi, doğum sonrasında dengeli beslenmesi ve günde 3 litre su içmesi anne sütünü artırıcı etki gösterir.
Bebek sık aralıklarla emzirilmelidir ki süt salınımı artsın. Eğer bebek sık aralıklarla emmiyorsa veya yoruluyorsa anne sütü pompa ile çekilebilir.

Yüksek ısı anne sütündeki vitaminlerin kaybına, bağışıklık özelliği taşıyan proteinlerin yapısının bozulmasına neden olur. Bu nedenle anne sütü ocakta ısıtılmamalı , Bain-Marie usulü ile vücut ısısı sıcaklığındaki suyun içinde ılıtılmalıdır.

Anne sütünün yeterliliği mutlaka düzenli kilo ve boy takibi ile izlenmelidir. Ağırlık değişiklikleri işlenmelidir. Büyüme grafiğindeki noktalar birleştirildiğinde çizgi yukarı doğru gidiyorsa; süt yeterlidir. Ağırlık kazanımında yavaşlama varsa veya bebek memeyi bırakmamak gibi açlık belirtileri gösteriyorsa anne sütü yeterli gelmiyor olabilir. Bu gibi durumlarda anne sütüne benzetilmiş formula kullanılabilir fakat bunun sadece çocuk doktoru tarafından uygun görüldüğü takdirde uzman önerisinde kullanılmalıdır.
Bebek ilk 6 ay yalnız anne sütüyle beslenmelidir. Ancak anne çalıştığı veya herhangi bir nedenle tüm gün anne sütü verilemediği durumlarda 4.aydan itibaren ek besin verilebilir.

Bebeğin yalnız anne sütü ile beslenme durumu 6 aydan uzun sürmemelidir. Aksi takdirde bebek memeye bağlanır ve kaşıkla yemeyi reddedebilir. Bebek büyüdükçe anne sütü

bebeğin ihtiyaçlarını karşılayamaz. Çocuk diğer besinleri alamayınca büyüme ve gelişme yavaşlar.

Emzirmeye 1,5-2 yıl devam edilebilir. Anne sütünü yeterli alan bir bebekte ilk 3 ay ortalama 700-900 gr, ikinci 3 ay ortalama 500-700 gr ağırlık kazanır. Ağırlık kazanımı 6-12. Ayrar arasında ortalama yarım kilo kadardır. Bebeğin kilo artışı bu değerlerin altında ise doktor veya diyetisyene danışılmalıdır.

Anne sütünün avantajları:

  • Bebeğin tüm gereksinimlerini karşılayan büyüme ve gelişmesini sağlayan ideal besindir.
  • Bebeği alerjilerden ve sık görülen hastalıklardan korur.
  • Bebekte demir eksikliğini (anemi) önler. Çünkü anne sütünde demir emilimini artırıcı maddeler vardır.
  • Anne sütü alan bebeklerde solunum yolu, orta kulak enfeksiyonu ve sindirim sistemi enfeksiyonları daha az görülür.
  • Bebek için sindirimi kolaydır.
  • Bebeğin bedensel, ruhsal ve zihinsel yönden gelişiminde olumlu etkileri vardır.
  • Emzirme esnasında bebeğin çene kaslarının kuvvetlenmesini sağlar.
  • Anne ve bebek arasında güçlü bir ilişki gelişmesine yardımcı olurken bebeğe güven ve huzur duygusunu hissettirir.
  • Anne sütü sterildir; her an her ortamda bebek için ideal besin kaynağıdır.

BEBEK BESLENMESİNDE ANNE SÜTÜNE EK OLARAK BESİNLERE GEÇİŞ

4-5. aylar

Yoğurt: Evde kendi yaptığınız taze yoğurt olmalıdır.
Taze sıkılmış meyve suyu

5-6 aylar

Sebze püresi : Kabak, havuç, patates, yeşil yapraklı sebzeler kullanılmalıdır. Salatalık, soğan, lahana, karnabahar, brokoli gibi sebzeler hazmı zor olduğu için bebek 1 yaşını dolduruncaya kadar tercih edilmemelidir.
Domates alerji riski yüksek bir sebze olduğu için dikkatli verilmelidir.
Çorbalar : Sebze, yayla veya tarhana çorbası olabilir.

6-8. aylar

Yumurta sarısı: Katı pişmiş halde az miktarda başlanıp 10 gün içinde tam yumurta sarısına ulaşılır. Bebek 1 yaşına ulaşıncaya kadar haftada 3-4 yumurta sarısından fazla olmamalıdır. Yumurta beyazı ise alerji riskinden dolayı 1 yaşına kadar verilmemelidir.

Peynir: Tuzsuz peynir tercih edilmelidir.

Mercimek çorbası: 8. aydan itibaren çorbaların içine kıyma katılabilir, kıymalı sebze yemekleri verilebilir.

8-9. aylar

Kuru fasulye, nohut püre şeklinde başlanabilir.
Tavuk eti, balık eti, kırmızı et verilebilir.
Köfte
Ekmek
Tahıllar

10-12. aylar

Evde pişen her türlü yemek ; tuz, baharat, salça ilavesiz.

12. aydan itibaren evde pişen bütün yiyecekler;
az tuzlu, az salçalı ve az baharatlı olmalı.

Bebek 1 yaşını dolduruna kadar damak tadı geliştiği için ek besinlere geçiş sabırla ve yavaş yavaş olmalıdır. Bebek besinlerin tadını almalı; şeker ve tuz içeren yiyecekler kesinlikle verilmemelidir.

Hastalıklarda Beslenme

Yaşam döngüsünde anne karnındaki ceninin oluşması, büyümesi ve gelişmesi için; daha sonra yeni doğan dönemi, çocukluk, ergenlik, gençlik, yetişkin dönem , yaşlılık olmak üzere yaşam devam ettiği sürece gereksinimleri karşılayan yeterli ve dengeli beslenmek, sağlıklı bir yaşam tarzını benimsemek hayatın her döneminde yaşam kalitesini artırırken hastalıklara karşı koruyucu etki gösterdiği bilimsel bir gerçektir.

Bir çok hastalığın oluşum nedeni ne yazık ki beslenme bozukluğudur. Çağın en büyük sağlık sorunu olan obezite; diyebet, kalp & damar hastalıkları, karaciğer yağlanması, hipertansiyon, hormon aktivitelerinde bozulmaya bağlı gelişen sağlık sorunları gibi birçok kronik hastalığın oluşum riskini artırır. Sağlıklı bir yaşam tarzını benimseyerek, düzenli egzersiz yapmak ve ideal kilosa olmak bizi obeziteden korusa da ne yazık ki genetik geçişli bazı hastalıkların oluşmasını engelleyemeyebiliyor.

Mesela ailede genetik olarak hipertansiyon (yüksek tansiyon) varsa sağlıklı bir yaşam tarzını benimsemek ve ideal kiloyu korumak bu sağlık sorununun erken yaşlarda oluşmasını engeller ve tansiyon çok daha kolay bir şekilde kontrol altına alınarak vücutta hasar oluşturması engellenebilir.

Hastalıklarda beslenme düzeninin oluşturulması için öncelikli olarak hekim tarafından sağlık sorunu belirlenerek teşhis konulmalı. Beslenme uzmanı tarafından kan tahlilleri doğrultusunda en az 3 ay boyunca kişiye özel beslenme tedavisi uygulanmalı. Programın sonunda kişinin hastalığını tanıyarak nasıl beslenmesi gerektiğiyle ilgili güvenilir bilgilere sahip olması ve bu beslenme biçimini yaşam tarzı haline getirmesi hastalığın tedavisinde çok önemlidir.

Hastalıklarda Beslenme;
Kalp ve damar hastalıklarında beslenme
Hipertansiyonda beslenme
Diyabet (şeker hastalığı) için beslenme
Çölyak hastalığında beslenme tedavisi
Kanserden korunmak için sağlıklı beslenme
Kanser tedavisinde doğru beslenme
Böbrek hastalıklarında beslenme
Karaciğer hastalıklarında beslenme
Yeme davranış bozukluklarında beslenme

Yaşlılıkta Beslenme

Hayatımıza yaş eklemek ancak bedenimize yük eklememek elimizde.Yaşlılıkta bireylerin,gençlik dönemleriyle aynı besin öğelerine ihtiyaçları vardır. Genel olarak yaşlılık dediğimiz dönemde günlük ortalama 1600 kalorilik bir enerji alımı yeterli olacaktır.Ancak bu ihtiyacın besin öğeleri miktarı  cinsiyet,yaş ve kiloya bağlı olarak farklılık gösterebilir. Hatta bazı besin öğeleri yaşlılık döneminde elzem rol oynamaktadır. Örneğin;

  1. Kalsiyum ihtiyacı artar. Büyüme durmuş peki niye ihtiyaç artmış diye soracak olursak cevap çok açıktır : kalsiyum kemik sağlığının ve yoğunluğunun korunmasında rol oynar. Bu sebepten yeterli ve dengeli kalsiyum alımı kemik sağlığını korurken kemik kırılmaları çatlamaları ve deformasyonlarını engeller.
  2. D vitamini ihtiyacı kalsiyum ile doğru orantılıdır. Yeterli kalsiyum alabilmek için haftada 3-5 gün 30 dk direkt güneş ışığından faydalanmak gerekmektedir. Ancak hava koşulları veya yeterli dışarı çıkma şansı yoksa mutlaka uzman tarafından önerilen D  vitamini takviyesi kullanılmalıdır. İhtiyacın yaş artışıyla birlikte artımı unutulmamalı alımın uzman tarafından arttırılması sağlanmalıdır.
  3. Yaşlılık sürecinde yaşanan yorgunluk halsizlik ve isteksizlik sorunlarının çözümü içinse Demir minerali ve C Vitamini ikilisinden yeterli alım sağlanmalıdır.

Yaşlılıkta karşılaşılabilecek yutma çiğneme güçsüzlüğü ve yemek yememe isteksizliğine karşı gerekli önlemler alınmalı,besin alımı sekteye uğratılmamalıdır.

İkinci baharınızın sağlıklı geçmesi için mutlaka diyetisyeninizden gerekli önerileri alınız.

Obezite ve Kilo Kontrolü

Obezite aşırı enerji tüketimi, yetersiz enerji harcaması veya her ikisinin neden olduğu uzun süreli enerji dengesizliği ile kişinin genleri ve çevresindeki kompleks etkileşimlerin bir donucu olarak gelişen kronik bir durumdur. Obezite bir hastalık olmasının yanında birçok hastalığın oluşum nedenini tetikleyen ciddi bir risk faktörü olarak da değerlendirilebilinir.

Kilo alma eğiliminin arttığı riskli dönemler;

  • Gebelikte prenatal dönem
  • 5-7 yaş arası
  • Adölesan dönem
  • Menapoz
  • Başarılı bir kilo vermenin arkasından gelen dönem

 

Genetik faktörlerin obezite oluşum riskini artırdığı bilimsel bir gerçektir. Anne babası obez olan bir çocuğun obez olma ihtimali genetik olarak etkilese bile aslında çevresel faktörler çok daha fazla etkiler. Çocuğun beslenme alışkanlıkları çok küçük yaşta anne babayı model alarak oluşur. Hazır gıdaların, hamur işlerin, pastaların, gazlı şekerli içeceklerin çok fazla tüketildiği evde yaşayan bir çocuğun ideal kiloda olması imkansızdır. Genetik yatkınlık sağlıklı beslenen, bilinçli, hareketli bir yaşam tarzını benimseyerek yaşayan bir ailede çocuğu etkilemez. Bu nedenle obezitenin tedavisinde çevreselfaktörler çok önemlidir.

Kilo kontrolünü sağlamak için öncelikli olarak hormonların düzenli çalışıp çalışmadığı kontrol edilmelidir. Metabolizma hızını yavaşlatan hormonal bir sağlık sorunu varsa doktor tarafından ilaç tedavisi uygulanarak metabolik sistem düzenli çalışır hale getirilmelidir. Genetik olarak yavaş çalışan bir metabolizma ilaç tedavisi ile hızlanmaz; bununla birlikte düzenli beslenmek, vücudun biyolojik saatini oluşturmak, yeterli ve dengeli beslenmek, uzun süre aç kalmamak, günde 15 bardak su içmek, uyku saatlerini düzenlemek, güne erken başlamak, hareketi artırmak, vücut kas oranını artıran kuvvet egzersizleri yapmak metabolizma hızını artıracağı için genetik faktörlerin etkisini azaltır ve kilo kontrolünü genleriniz değil değiştirebileceğiniz çevresel faktörler sayesinde sizde olur.

Bu nedenle ailenizde obezite öyküsü varsa kesinlikle beslenme uzmanı rehberliğinde kilo vermelisiniz. Kilo verdiğiniz sürede oluşan beslenme ve davranış değişikliklerini benimseyerek bir yaşam tarzı haline getirirseniz tekrar kilo alma riskini de ortadan kaldırmış olursunuz.

Çocuk Beslenmesi

Okul öncesi çocuklarında büyüme hızla devem ederken buna birde oyun aktiviteleri eklendiğinden vücudun bu hıza yetişmesi için yeterli ve dengeli enerjiyi alması gerekmektedir. Ayrıca unutulmamalıdır ki çocukluk çağında sağlıklı ve dengeli beslenmeyen çocuk;geleceğin kalp hastası,kronik hastalıklar ve şişmanlık sahibi bireylere dönüşme adayıdır.geleceğin bireylerine sağlıklı bir yarın için doğru ve dengeli beslenme eğitimi verilmeli ,hayat akışlarına fiziksel aktivite katılmalıdır.

Okul çağı dönemin de ;

  1. Enerji,kalsiyum,protein,vitamin A ve özellikle Demir gibi besin öğeleri doğru ayarlanmalı
  2. Doğru zaman ve doğru mekanda beslenmesi sağlanmalı. Yemek masasına oturma alışkanlığı verilmeli,yemek esnasında tv veya tablet izlenimine engel olunmalı,ailecek büyüklerini örnek alabilecek şekilde yemek yenmeli
  3. Yemek öncesi ve sonrası hijyen eğitimi verilmeli
  4. Beslenmede ısrarcı değil ikna edici olunmalı
  5. Sevmediği besinler sevdikleriyle birleştirilerek denenmesi bu şekilde tüketilmesi sağlanmalı
  6. Yemediği besinlerin içerdiği besin öğelerine sahip eşdeğer besinler beslenme örüntüsüne katılmalı ( patates sevmiyorsa muz yedirmek gibi )
  7. Kilo problemi varsa kısıtlı diyetler ve kulaktan dolma bilgilerden uzak durulmalıdır.unutulmamalı ki bu dönemde yapılacak yanlış enerji kısıtlaması çocuğun büyüme ve gelişimine sekte vuracaktır.

Ve bütün bunlar ve daha fazlası için mutlaka diyetisyeninize danışmalısınız.

Diyetisyen Derya Şahin

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu